Ülkemizde İşitme Engellilerin Durumu:

            - İşitme Engelliler İle İlgili İstatistiki Bilgiler:

            Ülkemizde işitme engelliler ile ilgi en geniş araştırma Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı (ÖZİDA) ve Devlet İstatisitik Enstitüsü (DİE) tarafından 2002 yılında gerçekleştirilmiştir (Türkiye Özürlüler Araştırması-TÖA). TÖA’ya göre ülkemizde işitme özrünün insidansı %0 3.7 olarak bulunmuştur. Ancak, bu sayıya tek taraflı işitme kayıpları da dahil edildiği için, TÖA’da sunulan sayılar incelendiğinde bizim işitme engelli olarak kabul ettiğimiz iki taraflı orta, ileri ve çok ileri işitme kaybı sıklığı yaklaşık %0 2.8 olarak hesaplanmaktadır. Bu olguların da yaklaşık % 40’ının ileri-çok ileri işitme engelliler olduğu görül-mektedir. İşitme engelliler, ortaya çıkış yaşına göre incelen-diğinde de, doğuştan işitme kaybı (DİK) sıklığının yaklaşık % 0.1 olduğu hesaplanmaktadır ki bu sayı Gazi (2004) ve Hacettepe (2002) Üniversiteleri’nin yeni doğan işitme taramaları sırasında saptadığı prevalans değerleri ile uyumludur (% 0.1-0.2). Bu durumda ülkemizdeki canlı doğum sayısı 1.300.000 /yıl olduğuna göre her yıl topluma 1.300-2.600 civarında işitme engellinin katıldığını söylemek yanlış olmaz. TÖA’daki sayılara göre işitme engelli sayısı hayatın ilk 10 yılında bu sayının yaklaşık % 20’si oranında artmaktadır ki bu dönem işitme kaybına neden olan çocukluk hastalıkları ve kazaların en sık görüldüğü dönemdir.

             TÖA’ya göre, ülkemizde 0-19 yaşları arasında 63.173 işitme kayıplı çocuk vardır; bunların yaklaşık 47.000’inin iki taraf-lı orta, ileri veya çok ileri kayıplı olduğu tahmin edilmektedir. Bu çocukların eğitimi için ülkemizde 50 işitme engelli özel eğitim ilkokulu ve 14 lise mevcut olup ayrıca 4 de ana okulu var-dır. M. Eğitim Bakanlığı’nın 1998 Bütçe raporuna göre sadece 7.000 işitme engellinin okula gidebildiği bildirilmiştir ki 2003-2004 döneminde de bu sayı, ana okulu dahil, 7.033 olarak bildirilmektedir. Bu durum ülkemizde ‘geç tanı’ ve ‘geç cihazlama’ nedeniyle doğal işitme-konuşma sürecinin kaçırılmasının dışında da önemli bir sorunumuzun olduğunu ortaya koymaktadır: işitme engellilerin yaklaşık olarak sadece % 15’i okula gitmektedir.

            İşitme engelliler ile ilgili diğer bir sorun da ülkemizdeki işitme engellilerin işitme cihazı kullanma oranlarındaki düşüklüktür; TÖA’ya göre ülkemizdeki işitme kayıplıların sadece % 20’si işitme cihazı kullanmaktadır. Tek taraflı işitme kayıplılar hariç tutularak, bu cihazların iki taraflı kayıp olanlarca kullanıldığı var sayılsa bile, ülkemizde işitme engellilerin işitme cihazı kullanma oranı % 30’u geçmemektedir. İşitme cihazı kullananların sadece ileri-çok ileri işitme kayıplılar olduğu varsayıldığında da en fazla işitme cihazı kullanma oranı % 50’ye çıkmaktadır.

             Elimizde ülkemizdeki işitme kayıplıların psikolojik ve sosyal gelişmesi ve topluma sağladığı uyumu konusunda yeterli veri yoktur. Ancak, TÖA’ya göre işitme kayıplıların yaklaşık % 38’i toplumla ilişkilerinin iyi olmadığını, % 35’i günlük hayatta karşılaştıkları basit problemleri dahi çözemediklerini, % 38’i iletişim probleminin olduğunu, % 58’i ise devletçe sağlanan ola-nakları dahi kullanamadıklarını ifade etmektedirler. Ülkemizdeki işitme engellilerin istihdam ve iş arama oranları hakkında da elimizde yeteri bilgi mevcut değildir. TÖA’ya gö-re bütün özürlülerin işgücüne katılma oranı % 21.71’dir. İş  Kurumu’nun verileri dikkate alınarak bir tahmin yapıldığında, işitme kayıplıların sadece yaklaşık % 8’inin bir iş sahibi oldu-ğu ortaya çıkmakta ve sadece % 5’i de hala hazırda bir iş aramaktadır. Halbuki ülkemizde çalışan nüfusun toplam nü-fusa oranı yaklaşık % 40’dır. İşsizlik oranı ise % 10 civarın-dadır. Bu sayılar bize, işitme engellerinin büyük kısmının bir işi olmadığı gibi, daha büyük bir kısmının da bir işe girmeyi dahi düşünecek durumda olmadığını göstermektedir. İş Kuru-mu’nun kayıtlarına göre 2004 yılında iş bulmak için başvuranların sadece % 12’si işitme ve/veya konuşma özürlüdür (muhtemelen bu özür grubuna işitme özründen bağımsız konuşma bozuklukları da (yarık damak-dudak, kekemelik vb)  dahil edilmiştir).

- Ülkemizde İşitme Engelliler İle İlgili Sorunlar:

-         Ülkemizde işitme engelinin sıklığı, neden olan hastalık ve risk faktörleri ve diğer tanımlayıcı bilgiler hakkında yeterli araştırma yoktur.

-         Ülkemizdeki sağlık sistemi işitme engellileri erken tanısını sağlamada ve ilk 6 ay içinde cihazlamada yetersizdir. Ülkemizde ortalama tanı ve cihazlama süresi 24 ayı geçmektedir.

-         Her yıl tahminen 1.300-2.600 civarında doğuştan işitme engelli topluma katılmakta ve hayatın ilk 10 yılında yaklaşık 250-500 çocuk daha bu sayıya eklenmektedir.

-         Şu an itibariyle en az 47.000 işitme engelli çocuk ilkokul ve lise çağındadır; bunlara 20-29 yaş grubun-daki 27.000 çocuk da eklendiğinde yaklaşık 75.000 çocuk ve genç eğitim ve mesleki eğitim ihtiyacı içindedir.

-         M.Eğitim Bakanlığı verilerine göre yaklaşık 7.000 işitme engelli çocuk (yaklaşık % 15’i) ilk öğretim ve liseye devam etmektedir.

-         Ülkemizdeki bütün işitme engellilerin tahminen % 8’i bir işte çalışmakta ve % 5’i iş aramaktadır. Geri ka-lan % 87’si çalışma hayatının dışındadır. Ülkemiz nüfusunun yaklaşık % 40’ının çalıştığı ve işsizliğinde % 10 olduğu kabul edilirse işitme engellilerin topluma üretken bir vatandaş olarak katılma şansları toplu-mun geri kalanına göre yarı yarıya azdır.

&

-         Ülkemizde yeterli sayıda işitme engelli okulu olmadığı gibi işitme engelli ailelerinde de çocuklarını okula yollama eğilimi de çok yüksek değildir.

-         Ülkemizdeki işitme engelliler okullarında sadece ‘doğal işitsel sözel yaklaşım’ uygulanmaktadır ki bu bu yöntemin başarısı erken tanı ve uygun cihazlamayla doğrudan ilişkilidir.

- Ülkemizde işitme engellilerin tanı ve cihazlama yaşı en iyi tahminle 2-3 yaştır.

- Ülkemizde işitme kayıplıların cihaz kullanma oranı en iyi tahminle % 30 civarındadır.

- Ülkemizde işitme engelliler için alternatif bir eğitim yöntemi olan ‘Tüm İletişim’ yöntemini uygulamaya olanak verecek ‘İşaret dili’ eğitimi alt yapısı yoktur.

- TİD eğitimi deneyimi yok denecek kadar azdır.

- TİD için sözlük ve gramer hazırlığı son derece yenidir; geliştirilmeye gereksinim duymaktadır.

- Yeterli sayıda TİD öğretecek eğitilmiş eleman yoktur.

- TİD üzerine çalışan akademik merkez, Koç Üniversitesi ve Hollanda’daki Merkez hariç,          yoktur.

 

Bu bilgiler aşağıdaki resmi kaynak ve web sayfalarından temin edilmiştir.

1) Türkiye Özürlüler Araştırması (http://ozida.gov.tr)

2) Başbakanlık Özürlüller İdaresi Başk. (http://ozida.gov.tr)

3) Devlet İstatistik Enstitüsü (http://die.gov.tr)

4) Devlet Planlama Teşkilatı (http://dpt.gov.tr)

5) Milli Eğitim Bakanlığı (htttp://meb.gov.tr)

6) Maliye Bakanlığı (http://maliye.gov.tr)

6) İş Kurumu (http://iskurum.gov.tr )